Sporda, özellikle profesyonel sporcularda, boy, kilo, kas kütlesi, yağ yüzdesi gibi fiziksel özellikler performans üzerinde önemli etkiler sağlar. Birçok sporcu, diğer sporculara kıyasla “ideal” vücut ölçüsüne ulaşmak için ciddi şekilde çalışır.
Bu ideal ölçülerin sağlık açısından uygun olmasına dikkat etmek gerekir. Ancak günümüzde sporcuların mükemmeliyetçiliği, koçların, antrenörlerin, diğer sporcuların ve medyanın etkisi ile kimi zaman bu ölçüler sağlıksız boyutlara ulaşabilmektedir. Özellikle de bu ölçülere ulaşmak için yapılan yanlış diyetler ve çok ağır antrenmanlar sonucunda istenilen ölçülere gelinse de, sporcu hem fiziksel hem de ruhsal sağlığından olabilmektedir. Sporda standartlar yükseldikçe vücut yağının, spordaki performans ve sporcunun sağlığı ile ilişkisi daha da önem kazanır. Sağlık ve performans açısından vücutta yağ formunda fazladan ağırlık taşımak her sporda dezavantajdır. Çünkü bireyin kuvvet, dayanıklılık ve hızını olumsuz etkiler. Bu fazla yağı azaltarak performansı arttırmak ve optimal sağlığı kazanmak mümkündür.
Dayanıklılık Gerektiren Sporlar
Uzun mesafe koşusu gibi dayanıklılık gerektiren sporlarda yağ yüzdesi yüksek olan kişinin, sürati düşük olur ve kısa sürede yorulur. Kendinizi bir an elinizde alışveriş torbaları ile koşmaya çalışırken hayal edin; hiç sahilde üzerinizde spor kıyafetler ve ayakkabınızla yaptığınız koşu ile alakası yok değil mi? İşte fazla yağ yüzdesi de sporcuda bu etkiyi gösterir. Koşularda mesafe arttıkça vücut kompozisyonu da değişmeye başlar, çünkü bu durumda güç yerine dayanıklılık daha baskındır. Örneğin, maraton koşucuları vücutlarını uzun mesafede verimli biçimde hızlı hareket ettirmek zorundadırlar. Bu yüzden de vücut yağ yüzdeleri kısa mesafe koşuculara göre çok daha düşüktür.
Güç Gerektiren Sporlar
Tam tersi olan patlayıcı güç gerektiren sprint, uzun atlama, vücut geliştirme, top atma, vb sporlarda ise, vücut kompozisyonu dayanıklılık sporları yapanlara göre daha kaslı, hacmi daha geniş ve güçlüdür. Vücut yağları yine diğer gruba göre biraz daha fazladır; bu da belli oranda avantaj sağlar. Ancak çok fazla yağ yüzdesi yine bu sporcularda da dezavantajdır; gücü ve verimliliği azaltır, sporcuyu yavaşlatır. Sağlık açısından bakıldığında ise özellikle de fazla yağ karın bölgesinde ise kişinin kalp hastalıklarına ve diyabete yakalanma riski daha da artar.
Vücut yağının çok düşük olması bazı sporlarda avantaj sağlasa da, bazılarında dezavantajdır ve sporcunun sağlığını tehdit eder. Kadınlarda erkeklere nazaran biraz daha fazla esansiyel yağ (organ etrafında, hücre zarında, beyin dokularında ve kemik iliğinde bulunan yağlar) bulunur. Bu yağ vücut ağırlığının ortalama %5-9’u kadardır ve östrojen oluşumu ile hormonal dengenin ve menstral fonksiyonun sağlanmasını etkiler. Vücutta bulunan yağın çok az olması durumunda ise (<%8-10) kadınların hormonlarında dengesizlik görülür; bununla beraber adet döngülerinde de düzensizlik meydana gelir. Erkeklerde de düşük yağ (<%5) olumsuz etki gösterir. Testosteron hormonu azalan sporcunun hem performansı hem de sperm sayısı ciddi anlamda düşmektedir.
Sporcularda İdeal Yağ Yoktur Sporcuya Özel İdeal Yağ Vardır
Düşük yağ seviyesi sonucunda sadece performans ve hormonlar değil, vücut kemik ve vitamin dengesinde de olumsuz gelişmeler görülür. Örneğin, diyetle yeterince yağ alamayan sporcuda yağda çözünen vitaminlerin (A,D,E,K vitamini) emilimi azalır; bunlar da sporcunun kalp hastalıkları ve kansere yakalanma riskini arttırır ve antrenman sonrası toparlanma süresini uzatır. Sonuç olarak, ideal yağ yüzdesi spor çeşidine göre sabit bir sayı değildir, ancak belirli ortalamalar mevcuttur.
Erkeklerde bu ortalamalar %7 ile % 20 arasında değişirken,
Kadınlarda ise %8 ile %27 arasında değişiklik gösterir.
Burada esas önemli olan sporcunun performansını en iyi gösterdiği ve sağlığının da olumsuz etkilenmediği uygun yağ yüzdesini belirlemektir. Bu durum her sporcuya göre farklılık gösterir.
Nutrition İstanbul
10. Sayı