Vücudumuzda her 1 adet insan hücresine karşılık 9 adet mikroorganizma hücresi bulunduğunu biliyor musunuz? Yani vücudumuzda birçok mikroorganizmayla beraber yaşıyoruz. Amerika Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından 2007 yılında başlatılan “İnsan Mikrobiyom Projesi”, öncelikle insan mikrobiyomunun insan sağlığını nasıl etkilediğine odaklandı. Projeden bahsetmeden önce birkaç terminolojik bilgiyi paylaşalım. Mikrobiyota, vücudumuzda birlikte yaşayan mikroorganizmaların bütünüdür. Mikrobiyom ise geçici veya kalıcı vücutta barınan tüm mikroplardır.
Eğer bir mikroskop kadar keskin bir görüşe sahip olabilseydik, insan vücudunun yaşayan tek bir organizma olmadığını, aslında çok sayıda organizmadan oluşan bir ortam olduğu gerçeğini görürdük.
“Mikrobiyom” adını verdiğimiz ve birlikte karşılıklı faydayla yürüyen bir yaşam sürdürdüğümüz bu mikroorganizmalar, bir yandan sindirime yardımcı olup ihtiyacımız olan fakat vücudumuz tarafından üretilmeyen besin maddelerini bize sağlarken, diğer yandan bizleri hastalık yapıcı mikroorganizmalara karşı koruyorlar. Bu projeden beklenen; insan beslenme gereksinimlerini daha iyi anlamak ve besinlerin üretimi, tüketimi ve dağıtımı için, mikrobiyom kaynaklı hedefler belirlemektir.
Bağırsaklarımızda bulunan 100 trilyon bakterinin toplam ağırlığının 1.5 kg olduğu ve 400 metrekarelik bir tenis kortu yüzeyini kaplayacak miktarda oldukları da göz alıcı bir ayrıntıdır.
Bağırsak mikrobiyotası içerisinde 6 baskın tür bulunmaktadır. Vücudumuz için iyi olan bakteri türünün sayısı obezlerde az iken zayıf bireyle daha fazla, aynı şekilde bizim için zararlı olan türün sayısı obezlerde fazla iken zayıf bireylerde bu türün daha az olduğu görülmüştür.
Bağırsaklarımızdaki bu canlılar farklı mekanizmalar ile vücut yağının artmasına destek vermektedir. Olumsuz yönde etkilenmesinin en önemli etkenlerinden biri bireyin beslenme alışkanlıklarıdır.
Diyet ve Mikrobiyota İlişkileri
Bağırsağımızdaki bu canlılar adeta organ sistemi gibi çalışır. İnsan fetüsü ilk başta mikrop içermez ve doğum anında anneden ve çevreden kaynaklanan bakterilerle şekillenmeye başlar. Bu mikrobiyota sabit değildir ve anne sütü sonrasındaki ek gıdalara geçilinceye kadar değişiklikler oluşur. İnsan mikrobiyotası kişiye özgüdür ve kişinin yaşamı boyunca değişen iç ve dış faktörlere duyarlıdır. Günümüz beslenme alışkanlıkları ve ilk çağlardaki insanların beslenme alışkanlıkları arasındaki uyumsuzluk sonucu “uygarlık hastalıkları” olarak bilinen obezite, tip 2 diyabet, kalp hastalıkları ve benzeri kronik hastalıklar dünyayı tehdit altına almıştır. Çok sayıda çalışma, pek çok hastalıkla bozulmuş mikrobiyota ve oto-immün hastalıklar arasında ilişki olduğunu göstermektedir. Bu mikroorganizmaları iç ve dış pek çok faktör etkileyebilir. Yüksek yağlı ve basit karbonhidratları içeren beslenme alışkanlıkları iyi bakterileri azaltırken, kötü bakterilerin artışına neden olmaktadır. Bitkisel kaynakların ağırlıklı olduğu, yüksek lif içeren beslenme alışkanlıkları ise tam tersine iyi türlerin artması ve kötü türlerin azalması ile sonuçlanmaktadır.
NUTRITION ISTANBUL 1. SAYI
Her Hakkı Saklıdır ©
İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi-belge,marka ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları Uzman Diyetisyen Samet YAĞLI’ya aittir. İşbu web sitesinin yapısı ve içeriği, sitede kullanılan her türlü görsel malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.
Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil,Samet YAĞLI’nın önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple işbu sitede yer alan bilgiler Samet YAĞLI’nın yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.